20 Temmuz 2016 Çarşamba

ÇOK YAKINDA YENİ YAZILAR BURADA

Araştırmacı Yazar Mustafa Uçar'ın yaptığı araştırmaların sonucu ilginç bilgiler kısa sürede blogumuzda yayınlanmaya başlıyor.
Bizi okumaya devam ediniz...

TARİH, DOĞA VE SAĞLIKLA HARMANLANMIŞ BİR KÖY: ÇAMUR HAMAMI KÖYÜ

        Çamur Hamamı köyü, Antik çağın kutsal Tmolos, günümüzün Bozdağ’ının kuzey eteklerinden birine kurulmuş bir köy. Bulunduğu noktadan sağınıza, doğuya doğru baktığınızda, antik çağın Katakekumene (Yanık Topraklı Yer), günümüz Kula Volkanik alanını görüyorsunuz. Bakışlarınızı batıya doğru çevirdiğinizde, önünüzde yine antik çağın Hermos, günümüz Gediz ovası bütün ihtişamı ile uzanıyor. Kuzeybatıya doğru ise görüntünüze kızılçam, zeytin ve çeşitli meyve ağaçları ile bezenmiş bir tepe geliyor. Tepenin üzerinde dünyanın en eski akropollerinden, Lidya Krallığının başkenti Sardes kentinin sur duvarları size göz kırpıyor. 
Çamur Hamamı Köyü
         Tarih bunlarla da kalmıyor. Kaplıcanın önünden Şirinyer köyüne giden yolu takip ettiğinizde, yaklaşık 700 metre sonra tarihin ünlü Paktalos ırmağının üzerine varıyorsunuz. Üzerindeki köprüden güneye baktığınızda, önünüzde suyun kaynağına kadar gittiği söylenen dar ama etkileyici bir kanyonun derinliğini görüyorsunuz. Köprünün kuzey tarafında ise yerel halkın “Şelale” ya da “Kazan” dediği, suyun görsel ziyafet sunduğu çağlayan bulunuyor. Binlerce yıldır akmasıyla suyun kayalar üzerinde açtığı doğal yollar ve havuzcuklar buraya niçin Kazan dendiğini açıklıyor.
1910 yılında şelale
          Anlatılanlara göre antik çağda şelalenin suyu daha fazlaymış ve Paktalos ismini bu özelliğinden alırmış. Lidya dilinde Paktalawa “Dik yamaçtan çıkan su yeri” anlamını taşıyor. Arşivimde bulunan 1910 tarihli bir fotoğrafta suyun ne kadar çok aktığı görülüyor ki, ikibin yıl önce nasıl aktığını hayal bile edemiyorum. 
2016 yılında Şelale


           Yeri gelmişken, henüz yaygın olmayan önemli bir açıklamayı da biz yapalım. Bu şelale aslında bir mitolojik bir öyküde yer almaktadır. Tarihçi Herodot, bu öyküyü ünlü tarih kitabında şöyle aktarıyor: “Şarap, eğlence ve tiyatro Tanrısı Dianisos, Satir denilen arkadaş grubuyla Kutsal Tmolos dağlarında yer, içer, eğlencelerle dolu gezintiler yapar. Böyle geçen günün birinde satirlerden biri olan Silenos içkiyi fazla kaçırır, ormanda ağaçlardan birinin altında sızar kalır. Bir süre sonra kendine geldiğinde bakar ki Tanrı ve arkadaşları gitmiş, onlara yetişmek üzere dağda koşmaya başlar ama henüz ayılmamıştır, bir taşa ayağı çarpar ve yardan aşağı düşer. Köylüler yaralı halde buldukları Silenos’u o sıralar Sardes’de bulunan Kralları Midas’ın konutuna götürürler. Midas, Silenos’u tedavi ettirir, iyileştiğinde Tanrı Dianisos’a götürür. Tanrı, kralın bu hareketinden memnun olur ve Midas’a:’Dile benden ne dilersen!’ der. Midas fakir bir kraldır, hemen: ‘Neye dokunursam altın olsun, ey yüce Dianisos!’yanıtını verir. Dianisos gülümser ve:’Dileğin şu andan itibaren gerçekleşti, çekilebilirsin’der. Midas, Tanrının huzurundan çıkar çıkmaz hemen bir denemede bulunur; yerden bir taş parçası alır, taş hemen altına dönüşür. Mutluluktan uçar bir halde sarayına ulaşır. Karısına kazandığı hüneri anlatmak için yanına gider ama karısına dokunduğunda altına dönüştüğünü görür. Karnı acıkmıştır. Yiyeceklere, içeceklere dokunur hepsi altındır artık. İşte o zaman yaptığı hatayı anlar ve Tanrının huzuruna tekrar çıkar. Dianisos’a:’Ben bir hata işledim ey yüce Tanrı! Zenginlikten vazgeçtim. Beni eski halime döndür..’diye yalvarır. Dianisos cevaben: ‘Artık ben sana bir şey yapamam ama bu büyüden kurtulman için Paktalos Irmağında yıkanacaksın. İşte kurtuluşun buna bağlı’der. Midas çaresiz Paktalos ırmağındaki çağlayanda yıkanır ve büyüden kurtulur.”
              Ve Herodot bu hikâyeyi şu cümlelerle bitirir: “ İşte o gün, bugündür Paktalos ırmağı altın akar. Öyle ki halk kestikleri hayvanların postlarını bu ırmağa atar ve yünlerinin arasındaki altınları toplayıp zengin olurlar.” 
          Herodot’un sözünü ettiği ırmak ve çağlayan burasıdır ama belki üzerinden ikibin sene geçtiği için ırmak artık altın parçaları taşımıyor. Ancak bu alanın çevre düzenlemesi yapılır, turizme açılırsa belki Lidya döneminin altınlarını taşımaz ama bir o kadar döviz kazancı getirebilir. 
       Çamur hamamı köyü, çam, zeytin ve meyve ağaçları, endemik bitki çeşitleri ile harmanlanmış doğası, bol oksijenli havası, içimi güzel kaynak suları, Pazar günleri kurulan köylü pazarı, en önemlisi antik çağdan bu yana insanlığa sağlık açısından hizmet vermeye devam eden termal suları ile de görülmeye, konaklamaya değer bir köydür. Üstelik İzmir’e 90 Km mesafede. Haydi, bu hafta sonunu Çamur Hamamı Köyünde konaklama yapın, inanın yeni haftaya sağlık ve enerji yüklenerek başlayacaksınız.

    Mustafa Uçar
 Araştırmacı Yazar