3 Temmuz 2017 Pazartesi

LİDYALILARIN GİZEMLERİ; BİTKİ BİLİMCİLİĞİ

           Anadolu medeniyetinin zirvesi olan Lidya Krallığı, tarihte sadece parayı icat etmeleri ile yer alır. Oysa bu bilge ulus, ilim, bilim, kültür ve sanat alanında birçok ilklere imza atmıştır. Bu yazımızda Lidyalıların bitki bilimciliğini biraz olsun anlatmaya çalışacağız.
          Doğada, yaban halde bulunan bitkileri, tam olarak anlayamadığımız tekniklerle ıslah ederek insanlığa kazandırmışlar. Örneğin “Anemon” ya da “Tulipa” bilimsel adıyla, bizimse “Dağ Lalesi” olarak isimlendirdiğimiz Lalenin anavatanının Manisa olduğunu herkes bilir ama Lidya Krallığının Başkenti Sardes’in, Manisa’da olduğunu az sayıda insan bilir. Bitki bilimcilikleri sadece Lale ile sınırlı değil, tespit edilebilen yetiştirdikleri bitki sayısı 128’dir.

           Antik Roma'nın en önemli hekimleɾinden Cladius Galenus  (D:129 - Ö:200) ile Bitkileri araştıran ve inceleyen Dioscorides, konuyla ilgili önemli bilgiler vermektedir. Özellikle Dioscorides, 1. yüzyılda Anadolu ve Akdeniz bölgesine ait bitkiler üzerine yazmış olduğu” De Materia Medica”eseriyle modern botanik biliminin temellerini atar.   Dioscorides özellikle tıp bilimi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınsa da, bitkilerin iyileştirici etkileri üzerine odaklandığı araştırmaları sayesinde özellikle günümüz bitki incelemelerinin başlangıcı sayılan temel bir kaynak oluşturmuştur. De Materia Medica’nın bir başka önemli özelliği ise Dioscorides’in ele aldığı 600 farklı bitki türünü en ince detayına kadar tasvir ederken bu bitkiye ait tüm bilinen hikâyeleri, mitleri, efsaneleri ve inançları gözlemlediği diğer detaylarla birlikte kaydetmiş olmasıdır.

         Derlediğimiz bilgilere göre “Kestane”nin de anavatanı Lidya’dır. İncir ve kestaneden Helen ve Roma kaynaklarında bolca söz edilir. Hatta aynı kaynaklarda anavatanının Sardes olmasından dolayı kestaneye Helen ve Roma dönemlerinde “Sardian” (Sardes ait) dendiği iddia edilmektedir.
        Sardian yani kestane, Büyük İskender döneminde Avrupa ile tanıştı ve Romalılar döneminde değerli bir yiyecek olarak önem kazandı. 15.yy.da patatesin Avrupa’ya gelişine kadar, hem taze, hem haşlanmış ve pişmiş hem de un olarak kullanılabilmesi özellikleriyle, sürekli fetihler peşinde koşan Romalılar tarafından kutsallık kazanmıştır.
           Sanat tarihçisi, arkeolog John Boardman’ın “The middleeast,the Greek world and the Balkans to the 6 century B:C.” adlı Cambridge Üniversitesi 1984 basımı kitabının 225.sayfasında Lidya parfümlerinin “Bakkaris” markası ile pazarlandığı yazılmaktadır. Boardman’ın bu bilgiyi Efesli tarihçi Hipponax’ın aşağıdaki dizelerinden aldığı kesin:
I then my nose with bakkaris anointed,
Redolent of crocus.
Çevirisi:
              Mestteti beni Bakkaris’den yayılan
              Çiğdem kokusu
              Hipponax of Ephesos, sixth century B.C. (Ath.15.41)
       Ancak araştırmalarım sırasında Bakkaris’in bir marka değil, bir bitki adı olduğunu Dioscorides’den öğrendim. Bakkaris öyle bir bitki ki, çiçeklerinden parfüm, yapraklarından krem ve köklerinden pudra yapıyormuş Lidyalılar. Bu önemli bitkinin Dioscorides tarafından yapılmış çizimini yayınlıyorum. Belki doğaseverler, yürüyüşleri sırasında bu bitkinin en azından yabanına rastlarlar ve tekrar üretimine başlarız.

         Güneydoğu Anadolu’nun yerlisi olan Romalı Doktor Dioscorides, döneminde yaptığı farmakolojik incelemelerini yazdığı listede, bugün bile Anadolu’da yetişen birçok baharat ve çeşni bitkilerini Lidya kökenli olduğunu göstermiştir. Birkaç örnekle yazımızı bitirelim, örneğin; Defne = Daphne Lydius, Karanfil = Dienthus Lydius, Safran = Crocus Sativus ve kestane = Castanea sativa…
               Bilge ulus Lidyalıların başka bir gizeminde buluşmak dileği ile hoşça kalın…

Mustafa Uçar
Araştırmacı-Yazar
03.07.2017