19 Şubat 2018 Pazartesi

ADALA ATATÜRK EVİ


                 

              Salihli’de yanlış bilinen başka bir konu da Adala mahallemizde bugünlerde restore edilip müze olarak açılacak ev hakkındadır;  “Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşının sonunda, İzmir’e doğru ordunun başında ilerlerken bu evde kaldığı” söylenir. Atatürk bu evde sadece 3-4 saat kalmıştır, gerçek ise şöyledir:
Müze olacak Adala'daki Atatürk Evi
           Batı Cephesi Komutanlığı’nın amacı, tahrip edilmeden ve yanmadan İzmir’i kurtarmak ve düşmanı bütün donanımıyla esir almaktı.
             1. Ordu tüm birlikleriyle hemen hedeflerinin arkasında takibe devam ediyordu, ancak 2. Ordu hâlâ hedeflerinin gerisindeydi. Hızlarını arttırmaları, iki ordunun bir an önce bir araya gelebilmeleri için “ 6 Eylül 1922 günü Adala’da olması” emrini almışlardı.
         Yolların bozuk, arazinin sarp ve ormanlık olması, üstelik haberleşme zorluğu çekilmesinden dolayı hedeflerine zamanında ulaşamamak, 2. Ordu Komutanı’nın sinirlerini iyice germişti.
             Batı Cephesinin verdiği son emre şu yanıtı veriyordu;
      “Karargâhım için cephe emrinde hedefler gösterilmiştir. 6 Eylül akşamı Adala’da bulunmak emir buyrulmuş, bu gece Yenişehir’e yetişmek mümkün olmadı, karargâhım 30 Km. geride yürüyüştedir.
        17. Tümen karargâhına yalnız Kurmay Başkanı ile ben geldim. Benzin bitti, hayvanlarımız geride. Uşak’tan benzin istedik. Benzini ve binek hayvanlarımızı beklemek zorundayız.
         Birkaç günden beri 2. Ordu müdahalelerinize hedef olmaktadır. Bu defa da Ordu Komutanı’nın, ileri birliklerden kilometrelerce ileri gitmesinin istenmesine hiçbir anlam veremedim.
              Aslında 2. Ordu’nun ‘ordu’ denecek bir kuvveti kalmadığından Komutan ve karargâhı ile bu kadar oynamaya sebep ve anlam yoktur. 2. Ordu Karargâhı’nın lağvını ve benim bir er gibi orduda istihdamımı aracılığınızla, Başkomutan Paşa Hazretlerinden rica ederim.”
         
2.Ordu Komutanı Yakup Şevki SÜBAŞI
 Alaşehir’de karargâhta bu yazıyı alan İsmet Paşa, hemen Mustafa Kemal ve Fevzi Paşalara okudu. Birlikte Yakup Şevki Paşa’yı kırmayacak ama şevke getirecek bir yazıyla cevapladılar.
            Bu yazı da özetle şöyleydi:
      “Ordu karargâhının emredilen yere vasıtasızlıktan varamadığı anlaşılıyor. 2.Ordu, 1.Ordu’dan en az 40 Km. geridedir. Birliklerin bu arayı kapatması yüksek irade ve azminizden beklenir.
         Haberleşmenin yetersizliği, yolların bozuk oluşu yüzünden, sizinle bağlantı kurmak için mümkün olduğu kadar önlerde bulunmanız gerekiyor. İleride yığılan Kolorduların yeni bir paylaşımı olasılığı hesaba katılmıştır. Zorunlu olarak en öndeki Tümende bulunmanız yeterlidir.
      Düşman, İzmir’de topladığı birliklerle savunmaya karar verirse, iki ordu ile aralıksız hücum etmek kararındayız.”
           Bu gelişmelerin ardından 7 Eylül 1922,  öğle üzeri Mustafa Kemal ve Paşaları taşıyan otomobil, Salihli’ye girmişti. Bu kahraman kumandanları Salihli halkı, Çerkes (Kırveli) köyü önlerinde karşılamışlardı. Kaymakam Hasan Fikri Bey, Salihli”de ve Belediye Başkanı Hacı Davut (Ulaş) Midilli’de, Yunana esir olduklarından halk karşılama yapmıştı.
           Eşraftan Hacı Mustafa (Akiş) Bey evini bu değerli konuklarına karargâh ve misafirhane olarak açmıştı. Kocaçeşme mahallesi, Bostan sokaktaki bu ev, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına iki gün, karargâh olarak hizmet vermişti.
             Aynı gün, akşam saatlerinde Yakup Şevki Paşa, Adala’da Mehmed Ağaya ait 1896’da inşa edilmiş iki katlı bir evin ikinci katına karargâh kurmuştu yani bu ev 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşanın karargâh binasıydı. Yeri gelmişken bir düzeltme daha yapalım; Yakup Şevki Paşanın soy ismi hep SUBAŞI olarak yazılır aslında SÜBAŞIdır. SÜ eski Türkçede asker demektir ve asker başı anlamındadır.
Kurtuluş Savaşı Boyunca M.Kemal ve arkadaşlarını taşıyan sarı otomobil

             Mustafa Kemal ve arkadaşları Salihli’den, 8 Eylül 1922’de, Adala’daki, 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşayı görmeye gittiler.
          İşte müze olacak bu evin önemi burada ortaya çıkmaktadır; Türk Ordularının İzmir’e nasıl gireceği burada planlanmıştır.
        Eski DP Manisa Milletvekili, Salihli’de eski un fabrikası sahibi, Selim Akiş’in babası Hacı Mustafa Ağaya ait evde de önemli olaylar yaşanmıştı:
      ”… haberciler son gelen raporları Gazi ve Kurmaylarına iletiyorlardı. 1. Ordu’dan gelen raporlarda “Yunanın hızla İzmir’e çekildiği, Turgutlu ve Manisa’yı da yaktıkları,  esirlerden alınan bilgilerden Yunanın Dikili, Ayvalık ve İzmir limanlarından gemilerle çekilme emri aldıkları ve çekilmenin başladığını” bildiriliyordu.
            Son olarak İzmir çıkışlı ama İstanbul üzerinden gönderilen bir telgraf getirdiler. Bu, İzmir’deki Fransız donanmasının “Edgard Quinet” adlı gemisinden, yabancı Konsoloslar tarafından gönderilmiş bir telgraftı:
                Şehri teslim edeceklerini bildiriyor ve Mustafa Kemal Paşadan hangi komutanın devir teslim için görevlendirileceğini öğrenmek istiyorlardı. Aynı zamanda şehirdeki Hıristiyan halka iyi davranılmasını isteyen ricaları sıralıyor, şehrin teslimi ile ilgili murahhas (Delege) üyeler göndereceklerini, nereye ve ne zaman göndermeleri gerektiğini soruyorlardı.
             Telgrafı sakince dinleyen Paşa birden öfkelendi, yumruğunu masaya vurarak aynı hiddetle;                    “Kimin şehrini kime veriyorlar! “diye bağırdı.”
           Bu son cümle çok konuşulur, bilinir ama nerede söylendiği bilinmez. Geçmişimizi bilmez ve değerlerimize sahip çıkmazsak, başkalarının sahiplenmesine de ses çıkaramayız.
            Mustafa Kemal ve Karargâhı 9 Eylül 1922 günü sabah saat 08.00 de Salihli’den İzmir’e doğru hareket edecek ve geceyi Nif’te (Kemalpaşa) geçirecektir.
            Yukarıdaki konuyla ilgili detaylar ilk baskısı tükenen, ikinci baskısı için çalışmaları sürdürülen “Mustafa Kemal’in MUCİZE ORDUSU” romanımda yer almaktadır.
             Salihli hakkında bilinmeyenleri yazmaya, tarihimize iz bırakmaya, haftaya da devam edeceğiz.

Mustafa Uçar
Araştırmacı Yazar

KAYNAKÇA:
  ATESE ARŞİVİ; No.5/6171, Kls.2134, Dos.61.Fih.1–61
 Mustafa Uçar’ın “M.Kemal’in Mucize Ordusu” romanı

15 Şubat 2018 Perşembe

KUŞÇUBAŞI ÇİFTLİĞİ

         
          Salihlimizin hiç bilinmeyen ya da yanlış bilinen gerçeklerinden birisi de Kuşçubaşı çiftliğidir. Hatta bazı çevreler devlet malı olan bu çiftliğin adıyla anıldığından dolayı Eşref Beye ait olduğunu zannederler. Kurtuluş savaşı sırasında önemli görevlere hizmet vermiş olan çiftlik, o dönemde, Çerkes Ethem’e tahsis edilmiştir. Müzemizde “Çerkes Ethem burada kaldı” anlatımlarına bakmayın, anılan oda “Milli Mücadele odası” olarak sergilenmektedir. Gelelim şimdi Kuşçubaşı Çiftliği ile ilgili gerçeklere;
Kuşçubaşı Çiftliği 1915: Sol üstteki yerleşim İstasyon, sağ üstteki yerleşim Kocaçeşme mahalleleri. 

             Başbakanlık Arşiv Dairesi 165 No.da kayıtlı 1530 tarihli Tahrir Defterinde; “Saruhan nahiyesine bağlı bir Salihli köyü bulunduğu ve bu köyün Çarhocalı ve Ömerli adlarında iki Karyesi (Yerleşimi) olduğu” yazmaktadır. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle tutulan bu defterde sözü edilen Salihli köyündeki topraklar, Osmanlı Padişahlarının av kuşlarını yetiştiren, bakan ve av törenlerinde hizmet eden 14 doğancı ailesinin elinde olduğu ve burada bir “Kuşçubaşı çiftliği”  kurulduğu yazmaktadır.
Çerkes Etem'in kaldığı Kuşçubaşı köşkü 1915: Solbaşta küçük kardeşi Mekki (Kuşçubaşı) Korumalar, İmam Efendi, sağda Mısır Hidivliği Prensi, Merdivende oturan kız kardeş Fatma Münevver hanım. 

          Kuşçubaşı çiftliğinin sınırları bugünkü Askerlik şubesi köşesinden başlayarak Mehmetçik parkı ve sonraki iki sokak dâhil, güneye Pilav Tepenin altına, oradan batıya Çakallar çayına oradan kuzeye doğru inerek tekrar Askerlik Şubesine ulaşan alan içindedir. Kayıtlara göre Kuşçubaşı Eşref’in köşkü bugünkü Salihli Lisesi önü ile Atatürk anıtının bulunduğu yerdedir. 1930’lu yıllarda yıkılmıştır. Bugün Ferah caddesinin en sonunda karşınıza gelen binanın ise Kuşçubaşı çiftliği Kâhyasının evi olduğu ve birkaç küçük onarım dışında özgün halini koruduğu söylenmektedir.
     
 Kuşçubaşı Eşref (Sencer), 1873 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Mustafa Nuri Bey, Kafkaslardan gelmiş bir Çerkesdir.   Ruslar bölgeyi işgal edince Kafkaslardan ayrıldılar, sayısız Çerkes’e sığınma imkânı sunan Sultan Abdülaziz’in daveti üzerine İstanbul’a geldiler.  Mustafa Nuri, sarayın Kuşçu Ocağına alınarak eğitim görmüş ve sonrasında Sultan Abdülhamit tarafından kuşçubaşılığa terfi etmiştir. 1876 yılında, Salihli’deki Kuşçubaşı çiftliğinin yönetimi için görevlendirilmiştir. Babasının ölümünden sonra Kuşçubaşı çiftliğinin yönetimi de büyük evlat Eşref beye kalmıştır.
             Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedilmekte olduğu hissedilince, aralarında Enver Paşa ve Mustafa Kemal’linde bulunduğu vatansever bir grup subay ellerindeki silahlardan bir miktarını Salihli’ye Kuşçubaşı çiftliğine gizlice aktarmaya başlamıştı.  Mustafa Kemal’in Samsun’a hareket ettiği gün, bir başka vapurda Bandırma’ya Hamidiye kahramanı Rauf (Orbay) Bey’i götürüyordu. Rauf Bey Bandırma’da Harp okulundan arkadaşları olan Çerkes kardeşler Reşit, Tevfik ve Ethem Beylerle buluştu.
             Rauf Beyle Bandırma’da yapılan görüşmenin sonunda, Rauf Bey,Ethem’e:   “Karargâhını Salihli’deki Eşref Beyin çiftliğinde kurarsın. Burada silah mühimmat, yiyecek, para, at her şey var. Bütün bunları dilediğin gibi kullan!” diyerek Salihli’ye gönderdi.25 Mayıs günü Bandırmadan trenle yola çıkan Ethem, aynı gün Akhisar’dan birkaç Çerkesle, atlı olarak Gölmarmara üzerinden Salihliye Kuşçubaşı Çiftliğine gelerek buradaki konağa yerleşti.
           Salihliye ulaştığının ertesi günü çevredeki tüm askerlik şube ve yetkililerine haber salıp gönüllü toplamaya başladı. İlk anda 300 kişi olan gücü zaman içinde hızla büyüyerek, 6.000 kişi ile çevrenin en kalabalık Kuvayı Milliye gücünü oluşturdu.   Kuvvayı Seyyare, Yunan güçlerini yaklaşık 22 ay süreyle, Milne hattında tutmayı başardı. Böylece Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’da Milli Orduyu kurmasına fırsat tanımış oldu.
     Yunanın Salihli’yi işgalinden sonra kendilerine garnizon olarak bu çiftliği kullanmaya başladılar. Her sabah, buradan Yunan bando ekibi çıkar, şimdiki Karaman İş Merkezinin bulunduğu noktada yer alan Hükümet binasına Yunan bayrağını çekerler, akşam ise bayraklarını indirip yine Mithatpaşa caddesinden kışlalarına dönerlerdi.

                5 Eylül günü meydana gelen İstasyon çarpışmalarından sonra kaçarlarken, şehri ateşe vermiş, Kuşçubaşı çiftliğini de dinamitle havaya uçurmuşlardı.
Yunanın kaçarken dinamitlediği Kuşçubaşı Köşkünden geriye kalanlar.

            Kuşçubaşı Eşref de,   Çerkes Ethem'in Türk kuvvetlerine isyan edip yenilmesinden sonra onunla birlikte Yunanlara sığındı. Yunan ve İngiliz iş birlikçisi olması iddiasıyla, Çerkes Ethem'le birlikte vatandaşlıktan çıkarılarak ülkeye girişi yasaklandı. 1938 yılında çıkartılan genel bir afla Türkiye'ye döndü.  Devlet malı olan arazisi Cumhuriyetin ilanından sonra kamulaştırılmış ilk etapta çiftlik arazisi üzerinde Namık Kemal İlk Okulu, Hükümet ve Askerlik Şubesi binaları ile Levazım Taburu yer almıştır. Sonraki yıllarda Salihli Lisesi, futbol sahası ve Seyrantepe mahallesi oluşmuştur. Eşref bey bu araziden kendine düşen payını 1950’li yıllarda almış ve bugün Atatürk anıtı kuzeyinden, Lise önünden geçen yolu da belki köşkün olduğu alanın anısına yol yapılması şartı ile hibe etmiştir.

Mustafa Uçar
Araştırmacı yazar

12 Şubat 2018 Pazartesi

Salihli hakkında yanlış bildiğimiz gerçekler : SALİHLİ TREN GARI

  SALİHLİ TREN GARI

         Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK, tarih yazarlarına şöyle seslenir; 
           “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir! Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçekler, insanlığı şaşırtacak bir duruma dönüşür. Siz buna razı mısınız?”
 
Salihli Tren Garı 1979
         Biz tarih yazarları olup, Atatürk’ümüze sadık kalarak tarihi gerçekleri yazmaya çalışmak zorundayız. Salihli’nin tarihinde bugüne kadar doğru bildiğimiz yanlışları bu yazı dizimizde düzeltmeyi amaçladık, umarım belgelere dayalı bu bilgiler bundan sonra doğru kullanılır.
          İlçemizde yeni açılan müzemizdeki bir panoda “ 1920’li yıllarda tren yolunun açılması ile gelişmeye başlayan Salihli…” şeklinde başlayan bir cümle vardır. Evet Salihli tren yolunun açılması ile gelişmeye başlamıştır ama belirtilen tarihten 45yıl önce açılmıştır demiryolu.
Mithat Paşa

         Bize tren garını, Mithat Paşanın açtığı öğretilmiştir ama Mithat Paşa sadece istasyon ile Hamidiye Cami arasındaki bugün adı “Sevgi Yolu”na çevrilmiş, Mithatpaşa caddesini açmıştır. Şimdi işin doğrusunu belgelerden aktaralım:
            “İzmir-Kasaba (Turgutlu) ve devamı demiryolu hattının yapım yetkisi 4 Temmuz 1863’te Edward Price adında bir İngiliz vatandaşına verilmiş,   bu yetki bir yıl sonra İzmir-Kasaba Demiryolu Şirketi’ne (Smyrna-Cassaba Railway Company) devredilmiş ve hat bu İngiliz şirket tarafından inşa edilmiştir. Bütün bu yetkiler, 1894’te Paris’te kurulan İzmir-Kasaba ve Uzantısı Demiryolları Şirketi’ne satılarak hattın denetimi Fransızların eline geçmiştir.
        İzmir-Kasaba Demiryolu Şirketi, İzmir’in Basmahane Garı’ndan 1864’te inşaat çalışmasına başlamış ve 20 Temmuz 1865’te İzmir-Menemen, 25 Ekim 1865’te İzmir-Manisa ve 22 Ocak 1866’da Manisa-Kasaba Demiryolu hattını hizmete açmıştır.
        Osmanlı Bayındırlık Bakanlığı (Nafia Nezareti), ikinci bir anlaşma ile aynı şirkete demiryolu hattının Alaşehir’e kadar uzatma iznini vermesinden sonra başlayan inşa çalışmaları sonucunda, demiryolu hattı, 1 Mart 1875’te Salihli’ye ulaşmıştır. Salihli İstasyonu’nun resmi açılışı Zamanın Nafia Nezareti Nazırı (Bayındırlık Bakanı) İbrahim Edhem Paşa tarafından 13 Mart 1875, Cumartesi günü, saat 11.30’da yapılmıştır.”
Bayındırlık Bakanı İbrahim Edhem Paşa

       Aydın Valiliği’ne atanan ve kısa bir süre (1880-1883) İzmir Valiliği yapan Mithat Paşa, Salihli’yi ziyarete geldiğinde İstasyon ve Kocaçeşme arasında yer alan ve kendi adını (Bugün Sevgi Yolu) taşıyan caddeyi açtırmış; etrafına çınar ağaşları diktirmiş, eski Karaman Otelinin (Bugün Karaman İşhanı) bulunduğu yere Hükümet binası yaptırmıştır. Mithatpaşa caddesi üzerindeki dikilen ağaçlar, 1956 yılında kesilerek yerine bugünkü çam ağaçları dikilmiştir. 1875 yılında, İstasyona dikilen çınar ağaçları Salihli tarihinin sessiz tanıkları olarak günümüze kadar ulaşmışlardır. Keli köyünden (Bugün aynı adı taşıyan bir mahalle) itibaren demiryolu hattının her iki tarafı da ağaçlandırılmıştır.
          13 Mart 1875 tarihinde hizmete giren demiryolu bağlantısı Salihli’nin Manisa’ya, İzmir’e ve hatta Manisa makasıyla, Bandırma üzerinden vapurla İstanbul’a, yani Payitahta (Başşehir) bir kapı açmıştır.  Bu kapı Salihli’nin başta ekonomisi olmak üzere her yönden gelişmesine neden olmuştur.
              Tarihi boyunca, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Fahrettin Altay, Celal Bayar, Çerkes Ethem, Mithat Paşa, Hacim Muhittin Çarıklı, Şükrü Saraçoğlu, Adnan Menderes, Yunan Kralı Kostantin, İran Şahı Muhammed Pehlevi gibi tarihi kişileri, yolculukları sırasında misafir etmiştir.
           Fransızlar tarafından yapılan ve işletilen istasyon binası bir Fransız sömürgesi olan Senagal’li zenci Müslüman askerlerce Kurtuluş Savaşı süresince korunmaya alınmasına rağmen Yunan askerlerinin 5 Eylül 1922 günü kenti terk ederlerken yakmalarına engel olunamamıştır. İstasyon binası 1924 yılında Müteahhit Mühendis Fesçizade Mehmet Galip Bey tarafından aslına uygun olarak onarılmıştır.               
             İşletmeye açıldığı tarihten 1980 yılı ortalarına kadar bir sosyo-kültürel bir buluşma noktası olarak algılanan İstasyon ve civarı günümüzde şehir merkezinin hareketlenmesiyle eski gösterişli günlerinden uzak kalmaktadır. Ancak sıcak yaz günlerine İstasyondaki çınar ağaçlarının altında bulunan çay bahçelerinde çay içip serinliği yaşamak eskiler için hala geçerlidir. 2008 yılında da bakım gören gar binası özellikle geceleri renk ve ışık saçmaktadır.
Mustafa Uçar
Araştırmacı Yazar