ÜNLÜ FABL* YAZARI EZOP’UN SARDES’TE
YAŞADIĞINI
BİLİYOR MUSUNUZ?
Yıllardır Lidya ve Lidyalılar
hakkında yaptığım araştırmaları burada sizinle paylaşıyorum; altın
zenginlikleriyle ünlü bu “Bilge Ulus” Lidyalıların tarihlerinin de
azımsanmayacak kadar zengin olduğuna tanık oluyorum. Lidyalıların
dünyası baştanbaşa çözülmeyi bekleyen gizemlerle doludur. Her gün haklarında
yeni bir şey öğreniyorum. Bu defa edebiyat alanında beni şaşırtan bir sonuca
ulaştım, sözü uzatmadan yeni buluşumu aşağıya yazıyorum. Umarım okuyunca siz de
şaşıracaksınız.
Yaşamı hakkında çok az şey bilinen
ünlü antikçağ hikâyecisi Ezop (Yunanca: Aisopos), anlatıldığı gibi bir hayal ürünü değil
Lidya’nın başkenti Sardes’te yaşayan gerçek bir insandır:
Kimilerine göre Sisam adası, kimilerine göre Trakya’da bir köyde doğan
bir köylüydü. İkinci sahibi, Iadmon adında
bir Lidyalı idi ve Ezop’a öğrenmedeki çabukluğunun, zekâsının, hazır
cevaplığının bedeli olarak özgürlüğünü vermişti.
Ezop, Aisopos |
Antik çağ yazarları Ezop’un fiziki
yapısının çok çirkin olduğunu yazar ve şöyle tanımlar; siyahımsı, kambur, kekeme, bir boksör
burnu ve bir üçgen
kafa ile çarpık
bacaklı…
Özgürlüğünü kazandığı dönemde günlerini bir
bilim, kültür, sanat merkezi olan Lidya Krallığının başkenti, zengin Sardes’e
doluşmuş bilge ve düşünürlerin derslerine katılarak, kendisini geliştirerek
geçirdi.
Yaradılışında var olan zekâsı, hazır
cevaplığı, zor sorunları bile aşmada gösterdiği örneklemeli çözümleri üretmesi
aldığı bu derslerle daha da gelişti.
Zekâsı ve hazırcevaplığı son Lidya Kralı
Karun’un (Croesos) kulağına gitti. Bazı yazarlar Kral Karun’u ziyaretinde Solon ile tanıştığını ve arkadaş
olduğunu belirtirler.
Bir zamanların çirkin kölesi, şimdi
Karun’un elçisi olarak şehirden şehre koşuyordu. Mısır’a, Babil’e gönderildi.
Gittiği kentlerde halkın sorunlarını çözmek için öyküler anlatıyor, ilgi
çekiyordu. Antik çağın ünlü bir siması olmuştu.
Görevli olarak, Delphi’deki kehanet
evine Karun’un hediye olarak gönderdiği altınları götürdüğü bir gün, bilicilere
verdiği yanıtlar ve Delphi halkına yaptığı konuşmalar beğenilmedi. Anlatılara
göre: Delphi’deki biliciler kendilerini alaycı bir şekilde “Halkı soyan aç
gözlü, dolandırıcılar” olarak eleştiren Ezop’un torbasına gizlice bir şişe
altın koyarlar, tapınağın çıkışında üst araması yaparak yakalatırlar. Delphi
halkına hakaret eden ve hırsızlık yapan Ezop’u teslim ederler.
Halk Kendisini döverek bir ders
vermek istiyordu. Ezop etrafındaki çemberin darıldığını gördüğünde Delphi’deki
uçurumun kenarına varmıştı. Kimi araştırmacılara göre Linç edilerek
öldürülmektense kendisini uçurumdan atmayı tercih etti. Kimilerine göre ise
halk tarafından linç edilerek uçurumdan atıldı.
Delphi elçileri Karun’a “Gönderdiğin
altınlardan ve hediyelerden çalıyordu, bu sebeple biliciler cezalandırdı”
dediler, olayı anlattılar.
Delphoi |
Suçlu gösterilerek öldüğünden çabuk
unutuldu. Ancak elçi olarak gezdiği şehirlerde anlattığı hikâyeler unutulmadı.
Ezop’un masalları başlangıçta yazılı değildi. Yaşlılar bildikleri masalları
gençlere anlatır, bunlar kulaktan kulağa dolaşırdı.
Öykülerinde eleştirici, sorgulayıcı
bir tavır ve mantığın egemen olduğu görülmektedir. Anlatılan öykülerin
çözümlemesi yapıldığında bunu anlayabiliyorsunuz. Anlatılan masalların
insanları düşünmeye ve yorumlamaya davet ettiği açık. Arif olan anlar duygu ve
düşüncesiyle hareket edilmiş, insanlığın durumu evrensel düzeyde tartışılmıştır.
Filozof Sokrat’ın hapisteyken, Ezop’a ait bazı
masalları koşuk biçimine getirdiği söylenir. Masalların bilinen en eski derlemesi, İÖ. 4 yy. da Phaleros'lu Demetrios tarafından
hazırlanmış, bu derleme daha sonra, İS birinci Yy. da Latince olarak Phaedrus, Yunanca olarak Babrios tarafından yeniden kaleme
alınmıştır. "Ezop Masalları" daha sonra 17 yy. Fransız yazarı Jean de la Fontaine'in fabıllarına esin
kaynağı olmuştur.
Bilim
adamı ve Index derleyicisi Edwin Perry, 1965 yılında kaleme aldığı Ezop hakkında
antik açıklamalarında, Karun dönemindeki olayların tümünü kabul eder ama Delphi’deki
öldürülme olayına inanmadığını bildirir.
Roma dönemi kayıtlarının hemen
hepsinde adından söz edilmekte, İÖ 620-500 tarihlerinde Sardes’te yaşadığı
belirtilmektedir. 3 yy. şairi Callimachus
ondan "Sardesli Ezop"
ve Tire doğumlu, Romalı yazar
Cassius Maximus Tyrius "Lidya adaçayı"
diyerek eserlerinde söz ederler. Bu kanıtlar bile Ezop’un Sardes’te yaşadığına
yeter. Halen toprak altında bulunan Lidya kayıtları gün yüzüne
çıktığında Ezop hakkında daha çok bilgi ve belki öykülerine de ulaşacağımızı
umuyorum.
Aristotales, Ezop'un yolsuzluktan
yargılanan bir siyasetçiyi tilki ile kirpinin öyküsünü anlatarak nasıl
savunduğunu şöyle anlatmıştır:
Ezop mahkemede "Bir tilkinin, başı
pirelerle derde girmiş, bir kirpi de onu pirelerden kurtarsın mı diye sormuş,
tilki, 'Hayır, bu pireler doydu, artık fazla kan emmiyorlar. Onları kovalarsan,
yerlerine yeni, aç pireler gelir' demiş", dedikten sonra, jüriye dönerek,
sözlerini şöyle bitirmiş: "Dolayısıyla saygıdeğer jüri üyeleri,
müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birileri
gelir ve sizi daha da beter soyar."
KURT İLE AT
Kurdun biri bir tarladan
geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp
gitmiş.
Yolda Önüne bir at
çıkmış. Onu görünce:
“Ben de seni arıyordum’
demiş; “şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım, bayılırım senin
dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de seyredeyim.”
At kanmamış bu sözlere:
“Yahu,” demiş, “ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebilseydin karnını doyurmak
zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşünür müydün?” demiş.
Yaratılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş
gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar.
TİLKİ İLE ÜZÜMLER
Tilki çok acıkmış ve bir
bağa girmiş. Üzümlerin iştah açıcı görüntülerine bakarak, karnını doyurmak
İstemiş. Ancak, bir türlü yetişip de, o güzelim üzümlerden koparıp yiyememiş.
Bu sefer de, “önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi” demiş.
Elde edemediğimiz bir şeyi kötülemek, çok kolaydır.
Mustafa Uçar
Araştırmacı-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder